Türkiye Türkleri gibi, batıya göç eden Oğuzların torunları olan Azeriler bugün esas olarak İran’da, merkezi Tebriz olan Azerbaycan vilayetinde ve eski Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra 1991′de bağımsızlığını kazanan Azerbaycan Cumhuriyeti’nde yaşamaktadır.
19. yüzyılın ilk yarısında Rus işgaliyle ikiye bölünen Azerbaycan’ın tarihinde Türkmençay Antlaşması (1828) ile yeni bir dönem başlamıştır. Kuzey ve Güney Azerbaycan arasındaki ilişkiler 20. yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna değin Rusya’da Sovyet, iran’da Pehlevi rejimlerinin kurulmasına değin sürse de, bu dönemlerden itibaren Stalin ve Pehlevi siyasetleri sonucunda, güney ve kuzey arasındaki ilişkiler kesilmeye, ayrımlar belirginleşmeye başlamıştır. Azeri Türkleri, iki farklı siyasal sistemin yönetimi altında, farklı koşullarda gelişimlerini sürdürmüşlerdir.
İran Azericesi Tebrizi, Zencani, Erdebili ve Urumiye ağızlarından oluşur. Bunlar içinde Tebriz ağzı (Tebrizi) ölçünlü ağız olarak kabul edilir. Ayrıca Karapapah, Afşari (Afşar), Şahseven, Mokaddem, Baharlu (Kameş), Nafar, Karagözlü, Pışagçı, Bayat, Kaçar vb. ağızlar da vardır. Azerice İran’daki Türk lehçeleri içinde en tanınan ve üzerinde en çok bilimsel çalışma yapılan diyalekttir.
Azerbaycan Cumhuriyetinde konuşulan Azericenin başlıca dört diyalekt grubu vardır: Doğu diyalektleri (Küba, Baku, Şamahı, Muğan, Lenkoran), Batı diyalektleri (Kazak, Gence, Karabağ diyalektleri, Ayrum ağzı), Kuzey diyalektleri (Nuha), Güney-Doğu diyalektleri (Nahçıvan, Ordubad, Tebriz diyalektleri, Yerevan ağzı).Eski Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazanan, başkenti Baku olan Azerbaycan Cumhuriyetinin ise güncel bilgilere göre nüfusu 9.417.672′dir ve bu nüfusun % 90.3′ü yani yaklaşık 8.5 milyonu Azerice konuşmaktadır.
1927 yılma kadar Arap, 1927-1939 yılları arasında Latin alfabesi ile yazılan Azerice 1939′dan itibaren Kiril alfabesi ile yazılmaya başlanmışsa da 1991 yılında eski Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Azerbaycan’ın bağımsız olmasından sonra yeniden Latin alfabesi ile yazılmaya başlamıştır.
Aşağıda Azerbaycan Türkçesine örnek metin verilmiştir. Metnin Türkiye Türkçesindeki karşılığı, alt kısımdadır.
Oğuz’un Od Tapması (Azerbaycan Türkçesiyle)
Oğuz nesli Yer Xan Ana Xatun’la çox isti ölkeler gezdi. Çox yerden keçdi. Bir gün gelib bir qayanın üstünde gecelemeli oldu. Qayanm üstü hem yumaşaq, hem de isti idi. Belece yatıb yuxuya getdiler. Sabah gözlerini açanda gördüler böyük bir quşun qanadları üstündedirler. Her yan ele soyuyub ki, adamın dişi dişine deyir. Quş da qanadmı yelledib onları yere atdı. Dedi:
- Adını da Yer Xan qoymusan. Seni dalımda gezdirmeden belim qırıldı. Barı get özüne bir çare qayd.
- Ey quş, kimsen, insaf et, yardımını esirgeme. Ana Xatun böyle soyuğa dayanabilmez. Bize bir çare et.
Quş dedi:
- Men Göy Xan’a Boz öküzün verdiyi quşam…
Yer Xan dedi:
- Men Göy Xan’ın qardaşıyam.
Quş dedi:
- Bilirem. Ele ona göre sizi yolda belimden yere atmadım. İndi qulaq as, Dağ Xan’dan min illik bir palıd iste.
Yer Xan dedi:
- Nece isteyem? Heç Dağ Xan’ın yerini bilirem ki?
Quş dedi:
- Sen yalnız isteyini söyle. Dağ Xan onu yerine getirer.
Yer xan dedi:
- Ey Dağ Xan mene min illik palıd gönder. Hemen Yer Xan’ın qarşısında min illik palıd yere serildi.
Quş dedi:
- İndi dile ki, Qodu Xan nefesi ile onu alovlandırsın.
Yer Xan bunu istedi. Bir de gördü ki, palıd alovlandı, her teref bir isti oldu ki, gel göresen.
Quş dedi:
- Bax beyle. Yer Xan, bura senin ilk meskenin olacaq. Qardaşım Qodu Xan hemişe başımın üstünde, Dağ Xan bax, görünen bu Qaf dağında. Deniz Xan da burada, yanındadır. Hansını çağırsan harayrna yetesidir. Hansından ne isteyirsen de, utanma, derdini de, qardaşlarm yardımı esirgemezler.
Quş daha sonra dedi:
- Bax indi Yel Xan’la Dağ Xan’a de, buradaki odu sönmeye qoymasmlar. Palıd qurtaranda Dağ xan palıd getirsin. Od qaralanda Yel Xan odu közertsin.
Yer Xan otlardan qazan düzeltdi. Odu tapmaqlarma sevindiler. Ana Xatun yarmayı aş bişirdi. Yediler, içdiler. Odun kenarında Yer Xan dağma tikdi. Yer Xan Ana Xatun’la yatdı.

Oğuz’un Ateş Bulması (Türkiye Türkçesiyle)
Oğuz soyundan Yer Han, Ana Hatun’la çok sıcak ülkeler gezdi. Birçok yerden geçti. Bir gün gelip bir kayanın üstünde geceyi geçirmek istedi. Kayanın üstü hem yumuşak hem de sıcaktı. Böylece yatıp, uyudular. Sabah gözlerini açtığında gördüler ki, büyük büyük bir kuşun kanatları üzerindeler. Her yer öyle soğumuş ki, adamın dişi dişine çalınıyor. Kuş da kanadını sallayarak onları yere attı. Dedi:
- Adını da Yer Han koymuşsun. Seni sırtımda gezdirmekten belim kırıldı. Bari git de kendine bir çare bul.
- Ey kuş, kimsen insaf et, yardımını esirgeme. Ana Hatun böyle soğuğa dayanamaz. Bize bir çare bul.
Kuş dedi:
- Ben Gök Han’a Boz öküzün verdiği kuşum…
Yer Han dedi:
- Men Gök Han’ın kardeşiyim.
Kuş dedi:
- Biliyorum. Zaten onun için sizi yolda belimden yere atmadım. Şimdi beni dinle, Dağ Han’dan bin yıllık bir meşe ağacı iste.
Yer Han dedi:
- Nasıl isteyeyim? Hiç Dağ Han’ın yerini bilmiyorum ki?
Kuş dedi:
- Sen yalnız isteğini söyle. Dağ Han onu yerine getirir.
Yer Han dedi:
- Ey Dağ Han bana bin yıllık meşe ağacı gönder. Hemen  Yer Han’ın karşısında bin yıllık meşe ağacı yere serildi.
Kuş dedi:
- Şimdi dile ki, Kodu Xan nefesi ile onu alevlendirsin.
Yer Xan bunu istedi. Bir de gördü ki meşe ağacı alevlendi, her yer bir sıcak oldu ki, gel de gör.
Kuş dedi:
- Bak böyle. Yer Han, burası senin ilk meskenin olacak. Kardeşim Kodu Han hemen başının üstünde, Dağ Han bak görünen bu Kaf Dağı’nda. Deniz Han da burada, yanındadır. Hangisini çağırırsan yardımına gelebilirler. Hangisinden ne istersen iste, utanma. Derdini de, kardeşlerim yardımı esirgemezler.
Quş daha sonra dedi:
- Bak şimdi Yel Han’la Dağ Han’a de, buradaki ateşin sönmesini önlesinler. Odun biterken Dağ Han odun getirsin. Ateş geçecek olduğunda Yel Han ateşi alevlendirsin.
Yer Han otlardan kazan oluşturdu. Ateşi buldukları için sevindiler. Ana Hatun yemeği pişirdi. Yediler, içtiler. Ateşin kenarında Yer Han yatak dikti. Yer Han Ana Hatun’la uyudu.
                    (Görüntülemek istediğiniz lehçenin adına / bayrağına dokunun.)