Header Ads

Yabancı Sözcüklere Türkçe Karşılıklar - F

Harf Seç ve Sözcük Ara

fabl Fr. fable
ed. öykünce
Kahramanları çoklukla hayvanlardan seçilen, sonunda ders verme amacı güden, genellikle manzum hikâye.




fabrika İt. fabricca
üretimevi
İşlenmemiş veya yarı işlenmiş maddelerin makine, araç vb. ile işlenerek tüketime hazır duruma getirildiği sanayi kuruluşu.




fabrikasyon Fr. fabrication
sıra işi
Değeri fazla olmayan.




factor İng. factor
ekon. alacaklandırıcı
Vadeli satış yapan firmaların her türlü mal ve hizmet satışından doğan haklarını devralan finansal kuruluş.




factoring İng. factoring
ekon. alacaklandırma
Alacaklandırmak işi.




fagosit Fr. phagocyte
biy. yutar hücre
Organik veya inorganik cisimcikleri içine alıp sindirebilen kan hücresi.




fagositoz Fr. phagocytose
biy. hücre yutarlığı
Vücuda giren mikropların yutar hücreler tarafından yutulup yok edilmesi.




fair play İng. fair play
sp. dürüst oyun
Kurallara ve karşılıklı hoşgörüye bağlı kalınarak oynanan oyun.




faks Fr. fax
belgegeçer
Yazılı, bilgi ve belgelerin telefon sistemi vasıtasıyla bir yerden bir yere iletilmesini anında sağlayan araç.




faksimile Fr. fac-similé
tıpkıbasım
Bir yazı, desen, tablo vb.nin fotoğrafından kalıp çıkarılarak yapılan aynı basımı.




faktitif Fr. factitif
db. ettirgen fiil
Geçişli veya geçişsiz fiil kök veya gövdelerine -er-, -ir-, -tir-, -t- eklerinden birinin veya ikisinin üst üste getirilmesiyle kurulan ve taşıdığı kavram bir nesneye aktarılabilen çatılı fiil.




faktör Fr. facteur
etmen
Birlikte veya ayrı ayrı etkisini gösteren ve belli bir sonuca götüren güçlerden, şartlardan, ögelerden her biri.




fakül Fr. facule
gök b. benek
Güneş lekeleri yöresinde görülen, parlak taneciklerden ve parlak damarlardan oluşmuş bölüm.




falez Fr. falaise
coğ. yalı yar
Yüksek kıyılarda dalga aşındırmasıyla oluşan ve aşınma sürdükçe karanın içine doğru gerileyen yar.




fallus Lat.
anat. erkeklik organı
Erkeğin çiftleşme organı.




fanatik Fr. fanatique
bağnaz
Bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışı kabul etmeyen.




fanatizm Fr. fanatisme
bağnazlık
Bir kimseye veya bir şeye aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlılık, bağnazca davranış.




farbala Fr. falbala
fırfır
Giysi, perde vb.nin kenarlarına dikilen kırmalı veya büzgülü süs.




fars Fr. farce
tiy. güldürü
İlkel, yalın güldürme ögelerinden yararlanan, bazen inanırlığın sınırını aşan, güldürmeyi amaç edinen sahne eseri.




fason Fr. façon
kesim
Terzinin belli bir ölçü ve örneğe göre kumaşa biçim verme işi.




fast break İng. fast break
sp. hızlı hücum
Takım sporlarında karşı tarafın toparlanmasına fırsat vermeden, paslaşarak yapılan hücum.




fast food İng. fast food
hazır yemek
Kısa sürede hazırlanan ve yemek için az zaman harcanan hafif yiyecek.




fatalist Fr. fataliste
fel. yazgıcı
Yazgıcılık yanlısı olan.




fatalizm Fr. fatalisme
fel. yazgıcılık
Her şeyin, alın yazısına göre önceden belirlenmiş olduğuna, insanın bu önceden belirlenmiş olan alın yazısını değiştiremeyeceğine inanan dünya görüşü.




fauna Lat.
hay. b. direy
Belli bir bölgede yaşayan hayvanların tümü.




feminen Fr. féminin
kadınsı
Kadınsı özelliklere fazlasıyla sahip olan (kadın).




fenoloji Fr. phénologie
belirti bilimi
Bitkilerin yıl içinde büyüme ve gelişmelerinde görülen değişikliklerle iklim olayları arasında ilgi kurarak bundan sonuç çıkaran bilim.




fenomen Fr. phénomène
1. olay, 2. fel. görüngü
1. Önemli tarihsel olgu. 2. Duyularla algılanabilen her şey.




fenomenizm Fr. phénoménisme
fel. görüngücülük
Gerçek olanın yalnızca görüngüler olduğunu öne süren görüş.




fenomenoloji Fr. phénomenologie
görüngü bilimi
Algılanan görüngeler öğretisi.




feodalite Fr. féodalité
tar. derebeylik
Orta Çağda özellikle Batı Avrupa'da toprağı ve üzerinde yaşayan köylüleri tek bir kimsenin malı sayan siyasal düzen.




feribot İng. ferryboat
arabalı vapur
Kara yolu ve demir yolu araçları ile yolcuları bir kıyıdan öbür kıyıya geçirmeye yarayan gemi.




fermantasyon Fr. fermentation
kim. mayalanma
Organik maddelerin bazı mikroorganizmalarca salgılanan enzimler etkisiyle uğradığı değişiklik.




fermejüp Fr. fermé-jup
çıtçıt
Üzerinde dikili bulundukları şeyin iki kenarını üst üste getirerek birleştirmeye ve tutturmaya yarayan, iki parçadan yapılmış metal nesne.




ferment Fr. ferment
kim. maya
Bazı besinlerin yapımında mayalanmayı sağlamak için kullanılan madde.




fiction İng. fiction
sin. ve TV kurgu
Gerçek olmayan olay ve kahramanlardan oluşan eser.




fideizm Fr. fidéisme
din b. inancılık
Temel gerçeklerin akılla kavranamayacağını ancak inan yoluyla elde edilebileceğini savunan öğretilerin genel adı.




figürasyon Fr. figuration
biçimleme
Çeşitli maddelerin biçimsel imkânları ile birbirleri arasındaki düzen ilişkilerini araştırma işi.




figüratif Fr. figüratif
betili
İçinde insan, hayvan ve doğa ögeleri bulunan (resim veya heykel).




fiks menü Fr. fixe menu
tek liste
Yenilecek yemeklerin ne olduğu önceden belirlenip gelen müşterilere aynı yemeklerin verildiği uygulama.




fiktif Fr. fictif
itibari
Gerçekten öyle olmadığı hâlde öyle sayılan.




filateli Fr. philatélie
pulculuk
Pul derleyiciliği veya derleyenlere satma işi.




filatelist Fr. philatéliste
pulcu
Pul derleyen veya derleyenlere pul satan kimse.




filigran Fr. filigrane
suyolu
Bazı kâğıtların dokusunda bulunan, ışığa tutulduğunda görülebilen çizgi, resim veya yazı.




filogenez Fr. phylogenèse
biy. soy oluş
Türlerin, ortaya çıktıkları zamandan bulundukları zamana kadar geçirdikleri gelişim evrelerinin tümü.




filolog Fr. philolugue
dil bilimci
Dil bilimiyle uğraşan kimse.




filoloji Fr. philologie
dil bilimi
Dillerin yapısını, gelişmesini, dünyada yayılmasını ve aralarındaki ilişkileri ses, biçim, anlam ve cümle bilgisi bakımından genel veya karşılaştırmalı olarak inceleyen bilim.




filtre Fr. filtre
süzgeç, süzek
Bir akışkandaki yabancı maddeleri süzüp ayıran alet veya aletlerden oluşan düzenek.




final four İng. final-four
sp. dörtlü final
Dört takımın katılımı ile oynanan final maçları.




finalizm Fr. finalisme
fel. erekçilik
Her şeyin bir erekle belirlendiğini, bir ereğe yöneldiğini, her şeyin bir ereklik yasasına göre olup bittiğini benimseyen görüş.




finans Fr. finance
1. para, mal, 2. mali işler
1. Kazanç. 2. Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü.




finanse Fr. financé
ekon. akçalanmış
“Akçalanmak” anlamındaki finanse edilmek, “akçalamak” anlamındaki finanse etmek birleşik fiillerinde geçer.




finiş İng. finish
1. bitme, 2. sp. varış
1. Bitmek işi. 2. Bir yarışın son bulduğu yer.




first lady İng. first lady
başbayan
Devlet büyüklerinin eşi.




first-class İng. first-class
birinci sınıf
Kaliteli, mükemmel, kusursuz.




fistül Fr. fistule
tıp akarca
Sürekli işleyen çıban.




fit İng. fit
1. ödeşme, 2. razı olma
1. Ödeşmek işi. 2. Benimseme, kabul etme.




fitness İng. fitness
sağlıklı yaşam
Sağlık kurallarına dikkat ederek sürdürülen hayat.




fitocoğrafya İng. phytogeography
coğ. bitki coğrafyası
Yeryüzünün bitki örtüsünü ve bu örtünün çevreyle ilgisini inceleyen coğrafya bilimi.




fizibilite İng. feasibility
yapılabilirlik
Herhangi bir girişimin işletme ve ekonomi yönlerinden durumunu önceden tespit etme.




fizyoterapi Fr. physiothérapie
tıp fizik tedavisi
Hastalıkları su, ışık, hava, elektrik vb. fiziksel ve mekanik yöntemlerle tedavi etme.




flashback İng. flashback
geriye dönüş
Roman, hikâye, sinema vb.nde geçmişteki bir olayı, gösterilen o anda yeniden verme.




flaşör Fr. flasheur
dörtlü
Taşıtlarda uyarı için dört sinyal lambasının aynı anda yanıp sönmesini sağlayan düzen.




flora Lat.
bit. b. bitki örtüsü
Bir bölgede yetişen bitkilerin tümü.




fobi Fr. phobie
ruh. b. yılgı
Belirli nesneler veya durumlar karşısında duyulan olağan dışı güçlü korku.




folk İng. folk
halk
Aynı ülkede yaşayan, aynı kültür özelliklerine sahip olan, aynı uyruktaki insan topluluğu.




folklor Fr. folklore
halk bilimi
Bir ülkede yaşayan halkın kültür ürünlerini, sözlü edebiyatını, geleneklerini, törelerini, inançlarını, mutfağını, müziğini, oyunlarını, halk hekimliğini inceleyerek bunların birbirleriyle ilişkilerini belirten, kaynak, evrim, yayılım, değişim, etkileşim vb. sorunlarını çözmeye, sonuç, kural, kuram ve yasaları bulmaya çalışan bilim dalı.




fonem Fr. phonème
db. ses birimi
Dildeki başka seslerle kurduğu ilişki yönünden belirlenen ayırıcı özelliği bulunan ses ögesi.




fonetik Fr. phonétique
1. db. ses bilgisi, 2. sesçil
1. Bir dilin seslerini boğumlanma noktaları, boğumlanma özellikleri vb. bakımlardan inceleyen dil bilimi kolu. 2. Sesleri bütün özellikleri ve ayrıntılarıyla gösteren.




fonksiyon Fr. fonction
top. b. işlev
Bir nesne veya bir kimsenin gördüğü iş, iş görme yetisi.




fonksiyonalizm Fr. fonctionnalisme
ruh b. ve top. b. işlevcilik
Toplumu, her bir ögesi belli bir işlev yapan karşılıklı bağlılıklar ve etkileşmeler düzeni olarak gören, toplumu tek başına belirleyen herhangi bir temelin bulunmadığını savunan akım.




fonksiyonel Fr. fonctionnel
işlevsel
İşlevle ilgili.




fonolit Fr. phonolite
min. sesli taş
Vurulduğunda çınlama sesi veren, gri veya yeşil renkli, ortoklazlı yanardağ kayası.




fonolog Fr. phonologue
ses bilimci
Ses bilimi ile uğraşan kimse.




fonoloji Fr. phonologie
ses bilimi
Sözlü dilde, anlam ayrımı oluşturan yakın ses birimlerini, dil yapısı bakımından inceleyen dil bilimi kolu.




font İng. fount
yazı karakteri
Bilgisayarda birbiriyle uyumlu büyüklüğe ve biçime sahip, belirli bir özelliği olan harfler dizisi.




font Fr. fonte
dökme demir
İçinde % 2'den % 6'ya kadar karbon bulunan bir demir karbon alaşımı.




fork-lift İng. fork-lift
çatal kaldıraç
Önünde uzanan iki kolla özel hazırlanmış paletli yükleri kaldırıp taşıyan veya istif eden motorlu araç.




formalist Fr. formaliste
1. biçimci, 2. bürokrat
1. Alışılmış kural, tutum, davranış veya belli biçimin dışına çıkmayan. 2. Devletle ilgili işlerin yürütülmesinde, kırtasiye işlerini öne sürerek işlemleri zorlaştıran.




formalizm Fr. formalisme
fel. biçimcilik
Özü, içeriği yeterince önemsemeden yalnız biçim üzerinde duran, biçime ağırlık veren görüş.




formasyon Fr. formation
1. biçimlenme, 2. eğt. yetişim
1. İmlenmek işi. 2. Öğretmen olabilmek için alınan mesleki eğitim derslerinin bütünü.




format İng. format
1. bl. biçim, 2. sin.ve TV boyut
1. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni. 2. Film veya fotoğrafta boyut.




formel Fr. formel
1. biçimsel, 2. resmî
1. Biçime dayanan, biçimle ilgili, şekle ait. 2. Devletin öngördüğü yöntemlere uygun olarak yapılan.




forum Lat.
toplu tartışma
Dinleyici durumunda olanların da söz alabildikleri belli bir konu üzerinde düzenlenmiş toplantı.




forvet İng. forward
sp. 1. ileri uç, 2. ileri uç oyuncusu
1. Futbolda ileri hat. 2. Futbolda görevi karşı tarafa top sürmek ve gol atmak olan ileri uçtaki oyuncu.




foseptik Fr. fosse septique
lağım çukuru
Atık suları ve pislikleri toplamak için kazılmış kapalı kuyu.




fotokopi Fr. photocopie
tıpkıçekim
1. Bir yazı, kitap veya biçimin fotoğraf yoluyla kopyasını çıkarma yöntemi. 2. Bu yöntemle elde edilen kopya.




fotometre Fr. photomètre
fiz. ışıkölçer
1. Işık şiddetini veya enerjisini ölçen araç. 2. Bir ışık kaynağının, belli uzaklıkta oluşturduğu aydınlığı ölçme işinde kullanılan araç.




fotometri Fr. photométrie
fiz. ışık ölçümü
Fiziğin, ışık miktarının ölçülmesini ve cisimlerin ışığı iletme, yansıtma, dağıtma vb. özelliklerini inceleyen bölümü.




fotosfer Fr. photosphère
gök b. ışık yuvarı
Güneş'in veya bir yıldızın görülen yüzeyi.




fototaksi Fr. phototaxie
bit. b. ışığa göçüm
Bir hücrelilerde birdenbire aydınlanma sonucu görülen tepkime.




fototaktizm Fr. phototactisme
bit. b. ışığa göçüm
Bir hücrelilerde birdenbire aydınlanma sonucu görülen tepkime.




fototropizm Fr. phototropisme
bit. b. ışığa doğrulum
Işık etkisiyle bir bitkinin büyüme hareketi.




fragman Fr. fragment
sin. tanıtma filmi
Bir sinemada bir sonraki programı veya filmi tanıtmak için filmden önce gösterilen örnek parçalar.




fraksiyon Fr. fraction
top. b. 1. bölüntü, bölüngü, 2. hizip
1. Bir siyasi partinin politikasını parlamentoda, yerel yönetimlerde, çeşitli kuruluşlarda yürütmek için teşkilatlanmış grup. 2. Bir siyasi partinin içinde, partinin izlemekte olduğu ana siyasi çizgiye karşı olan, ayrı bir teşkilat merkezi bulunan ve partinin çoğunlukla aldığı kararlara karşı savaşan parti içi grup.




free-lance İng. free-lance
bağımsız
1. Davranışlarını, tutumunu, girişimlerini herhangi bir gücün etkisinde kalmadan düzenleyebilen. 2. Herhangi bir kuruluşa, partiye bağlı olmayan kimse.




free-shop İng. free-shop
gümrüksüz mağaza
Gümrük vergisi ödenmesi gerekmeyen malların satışının yapıldığı mağaza.




frekans Fr. fréquence
fiz. sıklık
Ses, dalga vb.nin birim zamandaki titreşim sayısı.




frijider Fr. frigidaire
buzdolabı
Yiyecek, içecek vb.ni soğuk olarak saklamaya yarayan, motorla çalışan dolap.




frikik İng. free-kick
sp. serbest vuruş
Bir oyuncunun kural dışı davranışta bulunması üzerine, kural dışı davranışın yapıldığı noktadan karşı takım oyuncularının yaptığı vuruş.




fruktoz Fr. fructose
kim. meyve şekeri
Balda ve birçok meyvede bulunan bir tür şeker.




fuaye Fr. foyer
dinlenmelik
Bir gösteri veya toplantı binasında, temsil veya toplantı aralarında kullanılan dinlenme yeri.




fuel-oil İng. fuel-oil
yağ yakıt
Ham petrolün damıtılması sonunda elde edilen ve yakıt olarak kullanılan ürün.




full-time İng. full-time
tam gün
Yasalara göre kabul edilmiş olan bir iş günü süresi.




fundamentalist Fr. fondamentaliste
top. b. kökten dinci
Kökten dincilik yanlısı olan.




fundamentalizm Fr. fondamentalisme
top. b. kökten dincilik
1. Kurulu düzenin temellerini dinî kural ve inançlar doğrultusunda değiştirip uygulamadan yana olan tutum veya öğreti. 2. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Amerika'da ortaya çıkan protestan kökenli dinî akım.




fut İng. foot
ayak
Yarım arşın veya 30,5 santimetre uzunluğundaki ölçü birimi.




futbol İng. football
sp. ayak topu
Topu, kafa veya ayak vuruşları ile karşı kaleye sokma kuralına dayanan ve on birer kişilik iki takım arasında oynanan top oyunu.




fütürist Fr. futuriste
gelecekçi
Gelecekçilik yanlısı olan.




fütürizm Fr. futurisme
gelecekçilik
İtalyan şairi Marinetti'nin 1909 yılında yayımladığı bildiri ile ortaya çıkan, yeni hayatı övme, geleneksel edebî kuralları yıkma amacını güden ve Dadacılık, gerçeküstücülük vb. akımlara öncülük etmiş olan edebiyat çığırı.




fütüroloji Fr. futurologie
gelecek bilimi
Küresel bir perspektif içinde geleceği öngörmeye çalışan bilim.



Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.