Header Ads

Yabancı Sözcüklere Türkçe Karşılıklar - D

Harf Seç ve Sözcük Ara

daltonizm Fr. daltonisme
tıp renk körlüğü
Bütün renkleri veya birkaç rengi, özellikle kırmızı ile yeşili birbirinden ayırt etmeye engel olan görme bozukluğu.




dancing İng. dancing
dans salonu
Dans etmek için gidilen, halka açık yer.




dansimetre Fr. densimètre
fiz. yoğunlukölçer
Sıvıların özgül ağırlığını ölçen araç.




dart İng. dart
oklama
Hedef noktaları dairesel olarak belirlenmiş nişan tahtasına küçük okların atılmasıyla oynanan bir tür oyun.




data İng. data
veri
Bilgi.




datif Fr. datif
db. yönelme durumu
Ad soyundan bir sözü yönelme kavramıyla fiile veya bir edata bağlayan -a / -e ekiyle kurulan durum.




deadline İng. deadline
süre sonu
Bir işin bitirilmesi veya borcun ödenmesi için öngörülen sürenin sona ermesi.




dealer İng. dealer
satımcı
Satım işini yapan (kimse).




dealing İng. dealing
tic. satım
Satıcı ile alıcı arasında yapılan ve bir malın alıcıya verilmesi ve bunun karşılığında bir fiyat, bir değer alınması yoluyla yapılan işlem.




debi Fr. débit
coğ. akım
Bir akarsuyun herhangi bir kesiminden saniyede geçen suyun hacmi.




dedektör Fr. détecteur
algılayıcı
Gaz, mayın, radyoaktif mineral, manyetik dalga vb.ni bulmaya, tanımaya yarayan cihaz.




dedüksiyon Fr. déduction
fel. tümdengelim
Tümel bir önermeden tikel bir önermeye, yasalardan olaylara, etkenden etkiye geçme yolu.




defans Fr. défense
sp. savunma
Bir takımın, kalesini korumak için gösterdiği çaba.




defansif Fr. défensive
sp. savunmalı
Savunmayı esas alarak kurulan (oyun düzeni).




deflasyon Fr. déflation
ekon. para kısıtlaması
Para şişkinliğine karşı önlem olarak paranın piyasada azalmasıyla satın alma gücünün artması.




deflatör Fr. déflateur
ekon. para kısıtlayıcı
Para kısıtlaması işlemini yapan kimse.




defroster İng. defroster
buzçözer
Buzu çözen, donmayı önleyen alet.




dejenerasyon Fr. dégénération
1. yozlaşma, 2. soysuzlaşma, 3. fiz. ve kim. bozunum
1. Yozlaşmak durumu. 2. Soysuzlaşmak işi. 3. fiz. Işın etkin bir çekirdeğin ışınım salarak değişikliğe uğraması olayı. 4. kim. Birleşik bir maddenin daha yalın bileşiklere veya bileşenlere tek yönlü olarak ayrılması.




dejenere Fr. dégénéré
1. soysuz, 2. yoz, 3. fiz. ve kim. bozulmuş, 4. fiz. ve kim. bozunmuş
1. Soyunun özelliklerini yitirmiş olan (kimse, bitki vb.). 2. Biyolojik ve toplumsal ölçüler yönünden göze batacak kadar kötüye giden (kimse).




dekadans Fr. décadence
çöküş
Devletlerin veya uygarlıkların son bulması, mahvolması.




deklarasyon Fr. déclaration
1. bildiri, 2. huk. mal bildirimi
1. Resmî bir makam, kurum veya resmî olmayan bir örgüt, topluluk tarafından herhangi bir durumu ilgililere duyurmak için yazılan yazı. 2. Mülkiyeti altında bulunan taşınır ve taşınmaz malların listelenerek istenen makama sunulması.




dekoder İng. decoder
tek. çözücü
Elektronik alıcılar için şifre veya bilgi çözücü.




dekolte Fr. décolleté
1. açık giyim, 2. açık giyimli
1. Kadın giyiminin kolları, göğsü veya sırtı açıkta bırakan biçimi. 2. Göreneğe aykırı derecede çıplak.




dekont Fr. décompte
ekon. hesap belgesi
1. Bankalarda çekilen veya yatırılan para karşılığında verilen belge. 2. Alınmış veya ödenmiş olan tutarın dökümü.




dekoratör Fr. décorateur
iç mimar
Bir yapıyı, kullanım ve estetik bakımından ele alıp insanın fiziksel ve ruhsal özelliklerine uygun olarak tasarlayan kimse.




demagog Fr. démagogue
laf cambazı
Bir kimsenin, bir grubun duygularını kamçılayarak abartılı veya gerçek dışı sözler söyleyen kimse.




demagoji Fr. démagogie
laf cambazlığı
Bir kimsenin, bir grubun duygularını kamçılayarak abartılı veya gerçek dışı sözler söyleyip onları kazanmaya çalışma.




demarke Fr. demarké
sp. sıyrılmış, boşta kalmış
Rakip oyuncular tarafından tutulmaktan kurtulmuş.




demo İng. demo
tanıtım gösterisi
Bir şeyi tanıtmak amacıyla yapılan sunum.




demograf Fr. démographe
nüfus bilimci
Nüfus bilimiyle uğraşan kimse.




demografi Fr. démographie
nüfus bilimi
İnsan nüfusunu yapı, gelişme ve dağılım açısından inceleyen bilim.




demografik Fr. démographique
nüfus bilimsel
Nüfus bilimiyle ilgili.




demonstrasyon Fr. démonstration
tanıtım gösterisi
Bir şeyi tanıtmak amacıyla yapılan sunum.




demoralizasyon Fr. démoralisation
moral çöküntüsü
Manevi dirençsizlik, ruhsal yönden direnememe, cesareti yitirme.




demoralize Fr. démoralise
morali bozulmuş
Manevi gücü azalmışi




dendroloji Fr. dendrologie
ağaç bilimi
Botaniğin ağaçları inceleyen dalı.




deontoloji Fr. déontologie
ödev bilimi
Bir mesleği uygularken uyulması gereken ahlaki değer ve etik kuralları inceleyen bilim dalı.




depar Fr. départ
sp. çıkış
Verilen bir işaretle yarışa başlama.




departman Fr. département
bölüm
Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri.




deplase Fr. deplasé
yeri değişmiş
“Yerini değiştirmek” anlamındaki deplase etmek, “yeri değişmek.” anlamındaki deplase olmak birleşik fiillerinde geçer.




deplasman Fr. déplacement
sp. dış saha
1. Spor takımlarının kendi sahaları dışında oynaması durumu. 2. Sporcuların daha önce oynamadıkları veya rakip takımla karşılaşma yapmak üzere geldikleri rakip takımın sahası.




depozit İt. deposito
ekon. güvence akçesi
Herhangi bir sorumluluk yerine getirilmediğinde karşı tarafça el konulacak olan para.




depozito İt. deposito
ekon. güvence akçesi
Herhangi bir sorumluluk yerine getirilmediğinde karşı tarafça el konulacak olan para.




depresyon Fr. dépression
1. ruh b. bunalım, 2. ekon. çöküntü
1. Uyaranlara karşı duyarlığın, iş yapabilme gücünün, kendine güvenin azalarak karamsarlığın, umutsuzluğun güçlenmesiyle ortaya çıkan ruhsal bozukluk. 2. Çoğunluğa ilişkin satın alma gücünün durması, satış değerlerinin düşmesi, çalışma gücünün azalması vb. sebeplerle ortaya çıkan ekonomik durum.




dermatolog Fr. dermatologue
tıp cildiyeci
Cilt hastalıkları uzmanı.




dermatoloji Fr. dermatologie
tıp cildiye
Hekimliğin deri hastalıkları ile ilgili dalı.




derogasyon Fr. derogation
huk. ayrıklık
Genel kuraldan ayrılma.




designer İng. designer
tasarımcı
Tasarım yapan kimse.




desikatör Fr. dessiccateur
tek. kurutma kabı
İçinde nemçeker bir kimyasal madde bulunan ve bazı maddeleri kurutmak veya nemlenmelerini önlemek için kullanılan kapaklı cam kap.




desimal Fr. décimal
mat. ondalık sistem
1. Temel birimlerin katları ve askatları, bu birimlerin ondalık kuvvetleri olan uzunluk ve ağırlık ölçümlerinde kullanılan sistem. 2. Tabanı 10 olan normal sayma sayılarından oluşan sistem.




deskriptif Fr. descriptif
tasvirî
Tasvir niteliğinde olan, tasvirle ilgili.




deşarj Fr. décharge
fiz. boşalma
Elektrik yükünün başka bir iletkene geçişi veya sıfıra düşmesi.




deşifre Fr. déchiffré
çözülmüş, açıklanmış
Bir sözün, bir yazının ne anlatmak istediği ortaya konmuş.




detant Fr. détente
yumuşama
Dünyada soğuk savaş döneminden sonra stratejik silahların geliştirilmesiyle başlayan siyasal gerginliğin ortadan kaldırılması siyaseti.




detay Fr. détail
ayrıntı
Bir bütünün önemce ikinci derecede olan ögelerinden her biri.




deterjan Fr. détergent
arıtıcı
Petrol türevlerinden elde edilen, temizleme özelliği bulunan, toz, sıvı veya krem durumunda olabilen kimyasal madde.




determinasyon Fr. détermination
fel. belirlenim
Bir kavramın anlamının, içeriğinin, yapısının veya sınırlarının tam olarak belirlenmesi işi.




determinist Fr. déterministe
fel. belirlenimci
Belirlenimcilik yanlısı olan.




determinizm Fr. déterminisme
fel. belirlenimcilik
Her olayın başka olayların gerekli ve kaçınılmaz bir sonucu olduğunu ileri süren öğreti.




detone Fr. détoné
müz. kusurlu
Kusuru olan.




devalüasyon Fr. dévaluation
ekon. değer düşürümü
Paranın altın veya yabancı bir paraya göre değerinin düşürülmesi, satın alma gücünün azalması.




devalüe Fr. dévalué
ekon. değeri düşürülmüş
“Değerini düşürmek” anlamındaki devalüe etmek, “değeri düşürülmek” anlamındaki devalüe olmak birleşik fiillerinde geçer.




developer İng. developer
yıkamaç
Fotokopi makinelerinde veya fotoğraf basımı işinde kullanılan yıkama aleti.




dezenformasyon Fr. désinformation
bilgi çarpıtma
Kişiyi veya kurumu herhangi bir konuda bilinçli olarak gerçeği saptırarak yanlış bilgilendirme.




diaspora Yun.
kopuntu
1. Herhangi bir ulusun yurdundan ayrılmış kolu. 2. Yahudilerin ana yurtlarından ayrılarak yabancı ülkelerde yerleşen kolları.




didaktik Fr. didactique
öğretici
Öğretme, yetiştirme ve açıklama niteliğinde olan.




difraksiyon Fr. diffraction
fiz. kırınım
Işık, ses ve radyoelektrik dalgalarının karşılaştığı bazı engelleri dolanarak geçmesi olayı.




diftong Fr. diphtongue
db. ikiz ünlü
Çeşitli ses olayları sonunda söyleyişte yan yana gelen iki ünlü.




difüzyon Fr. diffusion
fiz. geçişme
Moleküllerin kinetik enerjileri sebebiyle çok yoğun bir bölgeden az yoğun bir bölgeye hareketleri.




dijital Fr. digital
sayısal
Sayı ile ilgili, sayıya dayanan.




dikotomi Fr. dichotomie
biy. ikileşim
İki eşit parçaya ayrılmak üzere büyüme noktasından ikiye bölünerek dallanma.




dikotomik Fr. dichotomique
ikileşik
İkişer ikişer ayrılıp bölünen.




dikte Fr. dictée
yazdırım
Bir başkasına o anda söyleyerek yazdırma.




dilemma Yun.
man. ikilem
İki önermesi bulunan ve her iki önermenin vargısı olan tasım.




dinamik Fr. dynamique
1. devim bilimi, 2. fel. devimsel, 3. canlı, etkin
1. Mekaniğin kuvvet, hareket, enerji arasındaki ilişkilerini inceleyen dalı. 2. Devinimi yalnızca fizik kanunlarına bağlı olmayan, aynı zamanda etkin bir gücü, bir amacı da içeren. 3. Hareketli, hayat dolu. 4. Hareketli, işleyen, çalışan.




dinamizm Fr. dynamisme
fel. devimselcilik
Beliren ve gelişen şeylerin kendiliklerinden etkin olduklarını, gelişmelerini sağlayan gücün dışarıdan gelmeyip kendileriyle özdeş bulunduğunu ileri süren öğreti.




dinamo Fr. dynamo
1. fiz. üreteç, 2. sürükleyici
Herhangi bir mekanik enerjiyi elektrik akımına çeviren aygıt.




dinamometre Fr. dynamomètre
fiz. kuvvetölçer
Kuvvetleri ölçmeye yarayan cihaz.




dipfriz İng. deep-freeze
derin dondurucu
Bozulabilecek yiyecekleri niteliklerini bozmadan çok düşük ısılarda dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan buzdolabı.




direktif Fr. directive
yönerge
Herhangi bir konuda tutulacak yol için üst makamlardan alt makamlara belli bir esasa dayanarak verilen buyruk.




direktör Fr. directeur
yönetmen
Bir kuruluşu yönetme yetkisi olan kimse.




disimilasyon Fr. dissimilation
db. benzeşmezlik
Bir kelimede bulunan aynı veya benzeri seslerden birinin değişikliğe uğraması.




diskalifiye Fr. disqualifié
1. sp. yarış dışı, 2. dışlanma.
1. Kural dışı hareketleri dolayısıyla oyundan atılan. 2. Dışarıda tutulma, bir yere veya topluluğa alınmama.




dispanser Fr. dispensaire
sağlık ocağı
Mahalle, köy, kasaba vb. idari birimlerde vatandaşın sağlık sorunlarının giderildiği, tedavilerinin yapıldığı devlet kuruluşu.




distribütör Fr. distributeur
tek. dağıtıcı
Motorlarda yüksek gerilimli akımı çalışma sırasına göre bujilere yayıp gönderen aygıt.




diyabet Fr. diabète
tıp şeker hastalığı
Kanda glikozun artması sonucu idrarda şeker bulunması, çok su içme, çok yemek yeme ve çok idrar yapma ile beliren hastalık.




diyagonal Fr. diagonale
mat. köşegen
Bir çokgende ardışık olmayan veya birçok yüzlüde aynı düzlem üzerinde bulunmayan iki köşe arasına çekilen çizgi.




diyakroni Fr. diachronie
dil b. art zamanlılık
Değişik zaman ve evrim açısından incelenen dil olaylarının özelliği.




diyakronik Fr. diachronique
art zamanlı
Evrim açısından ele alınan süre içinde birbirini izleyen.




diyalekt Fr. dialecte
dil b. lehçe
Bir dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu.




diyalektik Fr. dialectique
eytişim
Gerçekliği ve onun çelişmelerini incelemeye yarayan ve bu çelişmeleri aşmayı sağlayan yolları aramayı öngören akıl yürütme yöntemi.




diyalektoloji Fr. dialectologie
lehçe bilimi
Bir dilin lehçelerini inceleyen bilim dalı.




diyapozitif Fr. diapositive
saydam
Sayısal ortamda hazırlanmış, yansıtım aygıtında kullanılmaya özgü pozitif görüntü.




dizayn İng. design
tasarım
1. Bir sanat eserinin, yapının veya teknik ürünün ilk taslağı. 2. Bir araştırma sürecinin çeşitli dönemlerinde izlenecek yol ve işlemleri tasarlayan çerçeve.




dogma Fr. dogme
fel. inak
Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav.




dogmatik Fr. dogmetique
fel. inaksal
Deney bilgisini, deneye dayanan kanıtları hiçe sayarak kanılarını inanç öğretilerinden çıkaran (düşünce biçimi).




doktrin Fr. doctrine
öğreti
1. Bilimde, felsefede bir görüşü bir sistem içinde belli bir anlayışa, düşünceye dayalı olarak oluşturan ilke ve dogmalar bütünü. 2. Toplumda herhangi bir alanda çığır açan bir düşünce adamının ortaya koyduğu görüşler, ilkeler bütünü.




doküman Fr. document
belge
Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb.




dokümantasyon Fr. documentation
belgeleme
Bir çalışma için gerekli belgeleri arama ve sağlama, belgelere dayandırma.




dokümanter Fr. documentaire
belgesel
Belge niteliği taşıyan.




dolikosefal Fr. dolichocéphale
anat. uzun kafalı
Başı dar, kafatasının uzunluğu genişliğinden fazla olan (kimse).




domestik Fr. domestique
1. evcil, 2. yerel, yerli, 3. iç, ülke içi
1. Yerli. 2. Belli bir yöre ile ilgili. 3. Ülke içi.




dominant Fr. dominante
baskın
Benzerleri arasında güç ve önem bakımından başta gelen.




done Fr. donnée
veri
Bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir muhakemenin temeli olan ana öge.




donör Fr. donneur
tıp verici
Başkasına aktarılmak üzere kan, doku veya organ veren kimse.




doz Fr. dose
kim. düze
Bir maddenin bir birleşiğe, bir karışıma giren veya girmesi gereken belli miktarı.




dozaj Fr. dosage
kim. düzem
Bir birleşiğe veya bir karışıma girecek madde miktarlarının belirtilmesi.




dozer Fr. bulldozer
yoldüzler
Tırtıllı veya lastik tekerlekli yol yapım makinesi.




dömifinal Fr. demi-finale
sp. yarı final
Bir yarışmada çeyrek finale kalan sekiz takımdan dördünün elenmesiyle oluşan grup veya aşama.




dragoman Fr. dragoman
çevirmen
Konuşmayı bir dilden başka bir dile çeviren kimse.




drenaj Fr. drainage
akaçlama
Toprakta bitkilerin yetişmesine zararlı olan fazla suların akıtılması.




dribbling İng. dribbling
sp. top sürme
Topu kısa aralıklarla sürükleyerek veya yere vurarak karşı tarafın kalesine veya potasına doğru götürme.




duayen Fr. doyen
aksakal
Bir meslekte yaşça, kıdemce ileride ve yetenek bakımından üstün niteliğe sahip olan kimse.




dublaj Fr. doublage
sin. ve TV seslendirme
Sesin, çekimden sonra film üzerine geçirilmesi, kaydedilmesi.




dublör Fr. doubleur
sin. ve TV benzer
Bazı önemsiz veya tehlikeli sahnelerde asıl oyuncunun yerine çıkan, yapı ve yüz bakımından bu oyuncuyu andıran kimse.




dumping İng. dumping
ekon. düşürüm
Mallarda yapılan genel ucuzluk.




düalist Fr. dualiste
fel. ikici
İkicilik felsefesini kabul eden.




düalizm Fr. dualisme
fel. ikicilik
Birbirinden ayrı, birbirinden bağımsız, birbirine geri götürülemeyen, birbirinin yanında veya karşısında bulunan iki ilkenin varlığını kabul eden görüş.



Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.